-Sen bugüne kadar bana vermi
-Eee, bunun neresi kötü?
-Ben sana alışmışım, herkes senin gibi sözünü tutacak sanıyorum ama kimse tutmuyor ve ben o zaman çok üzülüyorum…
"Annemin derin uykusunda uzun zamandır bir düştüm. Ve uyanınca beni doğurdu…"
07 Oca 2018 Yorum bırakın
in Uncategorized Etiketler:çocuk
18 Kas 2012 Yorum bırakın
in Uncategorized Etiketler:çocuk
*Yok yok, ben bu çocuğa zaman mefhumunu henüz öğretemeyeceğim sanırım. Rüzgar’a önceden Atatürk’ü uzun uzun anlatmıştım, 29 ekim’de cumhuriyeti kurduğunu da biliyordu. Dün, yani 10 kasımda ise Atatürk’ün ölüm yıldönümü olduğunu anlatmaya çalıştım. Saat 9:05’te onun için nasıl saygı duruşunda duracağımız konusunda Rüzgar’ı önceden hazırlamaya çalıştım. -Atatürk 74 sene önce bugün öldü. -Aaa, Atatürk bugün mü öldü anne? -Hayır oğlum, bugün değil ama seneler önce bu tarihte öldü.-Ne zaman öldü yani? -10 kasım 1938’de oğlum. -Yani ne zaman anne? -Seneler önce bugün oğlum. -Yani bugün öldü değil mi anne? -Peki oğlum, bugün öldü. -Ne zaman geri gelecek anne, gelsin hadi artık. -Keşke oğlum, keşke…
*Rüzgar yatağını ıslatmasın diye gece 2-3 kez uyandırmak zorunda kalıyorum. Yarı uykulu yarı uyanık bir şekilde her seferinde yeni bir gün olduğunu sanıyor. Ve hep aynı soru:
(Saat gece yarısı 12)
-Anne, bugün okul var mı?
-Yok oğlum, henüz gece, sabah olmadı ama yarın cumartesi, yani tatil
2 saat sonra, Rüzgar yine annesi tarafından uyandırılır, tuvalete götürülür:
-Anne bugün de mi okul tatil?
-Evet oğlum, sabah olmadı daha ve yarın sabah okul yok.
Sabaha karşı 4, Rüzgar yine tuvalete gitmek üzere yatağından kalkar:
-Peki bu sabah okul var mı anne???
*Rüzgar ile otobüsteyiz. Her durağa yanaştığımızda durağın adı anons ediliyor. Rüzgar “Polis okulu” diye anons edildiğini duydu ve heyecanla sordu:
-Anne, burada polisler mi yaşıyor?
-Yok oğlum, insanlar polis olmak için geliyorlar bu okula
-Anneler de polis olabilir mi anne?
-Ben polis olmak için artık çok yaşlıyım ama daha gençken olunabilir.
-Yaşasın! O zaman yarın beni polis yapmak için getirebilir misin buraya?
*Oğlumun adını elime kazıtmak istiyorum. Denemek için bugün kalemle Rüzgar yazdım elime. Böylece hem gözüm alışacaktı, hem de nasıl görüneceğini hayal edebilecektim. Tabii Rüzgar yazıyı hemen farketti:-Anne, ne yazdın eline?-Rüzgar yazdım oğlum, bak, R-Ü-Z-G-A-R-Anne, hadi benim elime de Lerna yazalım! Bak buraya böyle, L-E-R-N-A, hadi anne hadi, yaz hemen!
*Mila, Arek, Lerna ve Rüzgar kumpircide kumpir yemektedirler. Arek’in isteği üzerine garson masaya ketçap ve mayonez getirmiştir. Biraz sonra Rüzgar ketçap şişesini gösterip sorar. Bu kimin? Mila ve Lerna hep bir ağızdan cevap verir: “Arek’in”. Rüzgar şaşırmıştır, “Hep yanında mı taşıyor yani?”
*Oğlum kesinlikle tam bir erkek! Az önce yapmaması gereken birşeyi tam da ona yapma derken gözümün içine baka baka yaptığı için sinirimden kudurmak üzereydim. Yavaşça yanıma geldi, yanağıma bir öpücük kondurdu ve… “çok güzelsin” dedi!!
*Anne’ciğim, insanlar çenelerini kapattıkları zaman, dişlerini nereye koyarlar?
*-Oğlum bayıldım, harika bir resim çizmişsin!
-Anne, sakın bayılma, lütfen!
*Biriniz bu soruya benim yerime cevap verebilir mi?
“Anne’ciğim, biz neden dünyada yaşıyoruz?”
*“Söyle hadi anne, bu gece rüyamda ne göreyim?” (Bu işler böyle ısmarlama oluyordu da benim mi haberim yok?)
* Anne, bizim evin çatısı yok, Noel Baba nerden gelecek?